25 Şubat 2010 Perşembe

Küçük Kurabiye Öyküsü


Bir küçücük kız varmış. Kurabiyelere bayılırmış. Bir bardak süt ve yanında annesinin yaptığın fındıklı un kurabiyeleri zor günlerinde ona mutluluk veren az şeyden biri olmuş. Çocukken zorla yatırıldığı öğle uykularından sonra annenannesinin yaptığı portakal reçelli, pudra şekerli kurabiyelerin kokusuyla uyanmak erken çocukluk döneminin vaz geçilmeziymiş. Şimdi o kız büyümüş kendi kurabiyelerini kendisi yapar, o kurabiyeleri süsler olmuş. Gün gelmiş annesine tarifler vermiş ama ne kadar kurabiye yaparsa yapsın hiç bir şey fındıklı un kurabiyelerinin ve portakal reçelli kurabiyelerin yeni tutmamış. Bu masalda burada bitmiş. Gökten üç kurabiye düşmüş. Hepsini de bu cadı yemiş...

23 Şubat 2010 Salı

Hayatın Anlamı


İşte hayatın anlamı!
Dünyada, belki de kainatta en çok ama en çok sevdiğim şey çikolatadır. Küçükken evimize misafir gelenlerin bana getirdiği napoliten (benim değimimle çekmece) çikolatalardan tutun da fondüye, truf pastalardan nutellaya batmış çileklere kadar yerim bitiririm çikolatanın her türlüsünü. Çikolata aşkı bizim ailede ırsi galiba. Anneannemden, anneme ve teyzeme; annemden, bana ve ablama geçen garip bir gelenek bu çikolata çılgınlığı.
Eskiden olsa, evde çikolata olmasa; dere tepe düz gidip bakkalı-çakkalı olmayan muhitte bulurdum çikolataları, yerdim yollarda. Katıldığım kurslardan sonra artık kendim yapabiliyorum. Hiç bir şey olmasa biraz küvertür, biraz krema hemen truf yapıp yiyorum.
Yukarıda gördükleriniz portakal aromalı sütlü çikolatalar. Ama ben bu çikolatalardan sadece iki tane yedim. Çünkü ben diyette olan bu yazıyı yazarken yeşil çayını içen, çikolatayı hayatından çıkaramasa da en aza indirmiş, mutsuz bir pastacıyım...

18 Şubat 2010 Perşembe

BURADAYIM!!

Evet yine uzun zaman oldu. Yazamadım. Siz sayısını bilemediğim takipçilerim, biliyorum sayfayı açtığınızda o bebek pastasını görmekten çok sıkıldınız. Bu sefer tembelliğimden değil çalışkanlığımdan yazamadım.
Bir serivene başladım. İşimden istifa ettim. Bu arada bilmeyenlere söyleyeyim. Ben psikoloğum hem de uzman gelişim psikoloğuyum. Ama olmadı yapamadım. Belki yanlış iş yerlerinden, belki de yanlış işverenlerden kaynaklı ısınamadım yapmadığım işte. Her neyse... İşten ayrıldıktan sonra Mutfak Sanatları Akademisi'nde Yiyecek İçecek İşletmeciliği Programı'na katıldım. Yeni dostlar edindim, sonradan gurme nasıl olunur onu öğrendim. Lezzetli şeyler yedim. Bu arada Chef's İstanbul'da pastacılık dersleri aldım. Orada Mustafa Bey'in ve tabiki ustam Cemil Usta'nın şimdi benim tam anlamıyla Pasta Cadısı olmama ve hayallerime tekrar dönüp bakmama büyük katkıları oldu. Üç buçuk ayın sonunda tekrar BURADAYIM. Şu anda mutfağımdan çalışmalar yapıyorum. Hem öğrendiklerimi pekiştiriyorum hem de yeni tadlar deniyorum. Bakalım bundan sonra neler olacak? Ben de en az çevremdekiler kadar merak ediyorum :P .